Monday, September 28, 2009

Debora`nın altıncı yaş günü. İyiki doğdun Debora.

kurtuluştan kurtuluşa

Kutsal Kitapta 1. Krallar 17. Bölümdeki dul kadının çok üzücü bir yaşam felsefesi vardı. Onun kendisini bekliyen ölümden başka hiçbirşeyi yoktu.
Kendi ve oğluna son yemeklerini hazırlamak için odun toplarken Tanrı adamı İlyas ile karşılaştı.
İlyas peygamber ondan su ve ekmek istedi.
Onun ise bir avuç unu ve çömleğin dibinde azıcık yağından başka birşeyi yoktu.
Dul kadının planı son bir öyün daha yeyip ölmekti.
Bizim yaşamlarınımızın tanıklığıda budur.
Yaşamak isteriz.
Yaşamlarımızın en karanlık en zor anlarında bile birşeyler hazırlayıp, Tanrının bize verdiği bu kıymetli anlardan zevk almayı arzu ederiz.
İlyas peygamber, dul kadından elindeki son kırıntılarını ona vermesini isteyerek onu iman yaşamına davet eder.
Bu kör dilenciden para istemek gibi birşey.
Fakat o kadın inandı ve mucizevi olarak, onun ne bir avuç unu kullanıldı ne de çömleğindeki azıcık yağı kurudu.
Mucize, yeni yaşam, yeni bir umudun heyacanı bütün bunları yaşarken aniden dul kadının oğlu ölür.
Bu ne şimdi.
Tanrının dul kadını bereketlemek istediğini düşünmüştük.
Kadın tepki gösterdi. Tanrı adamına kızdı. Ve eski yaşam felsefesinin depresyonuna dönmeye hazırdı.
Şimdi fazlasıyla unu ve yağı vardı ama yemek hazırlayacağı oğlu yoktu.
Yaşamında mucize ve trajedi bir aradaydı.
Tanrı ,İlyas peygamperin duasıyla, dul kadının oğlunu ölümden diriltildi ve hikayenin sonu mutlu bitti.
Ama birçoğumuzun hikayelerinin sonu bu dul kadınınki gibi mutlu olmayacağını düşünüyorum. Birçoklarının mutlu sonları onları cennette bekliyor olacak.
Şimdi mucizeden mucizeye kurtuluştan bir diğer kurtulşa büyüme zamanı.
Henüz gideceğimiz yere varmadık.