Ben İsveç Stockholm da yaşarken bir hayalim vardı.
Üstünde “Dünyanın misyonerlere ihtiyacı var” yazılı büyük bir pankartla şehrin merkezine giderek bunu herkese duyurmak.
Ben hala bunun yapılabileceğine inanıyorum.
Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkede misyoner etkinliklerinin, ahlaken yanlış ve kabul edilemez oldukları düşünülür.
Toplum da misyonerler; gizli casuslar, hoşgörüsüz fanatikler, insanlar arasında köprüler kurmak yerine insanlara dar düşünceyi kabul ettirmeye çalışanlar vs. olarak damgalanmışlar. Misyonerler dini olarak kendine güvenmeyen ülkelerde tehlikeli olarak düşünülürler.
Koreli misyonerleri seviyorum. Onlarla dünyanın birçok yerinde karşılaştım. Sıkı çalışan ve Eğlenceyi seven insanlar.
İngilizce bilgilerinin sınırlı oluşundan dolayı İngilizce konuşan misyoner gruplarından dışlanmış gibidirler.
Her nasılsa, yerel dili diğerlerinden çabuk öğrenirler. Bundan dolayı gelişlerinden kısa bir zaman sonra Mesih’in müjdesini yerel insanlara iletebilirler
Bazen sıradan imanlılar için müjdecilik yapmak çok karmaşık gibi gözükebilir. Müjdecilik yapmayı asla başaramayacaklarını düşünürler
Bu konuya Pavlus’un bakış açısı farklıydı. O, Kutsal Kitap da 1. Korintliler 4: 1-6 da problemin Mesih’in müjdesini paylaşanda değil, müjdeyi duyduğu halde karşılık vermeyende olduğunu söyledi.
Müjdeyi paylaşma standardını çok yüksek koymayalım.
Kutsal Kitapta Yuhanna 4. bölümdeki samaryalı kadına ve Yuhanna 9. bölümdeki İsa Mesih tarafından gözleri açılan kör adama bakın.
Onlar hiçbir müjdecilik kursuna gitmediler. Fakat İsa Mesihle karşılaştıktan hemen sonra tanık oldular.
Mesih’in Müjdesiyle değişen yaşamlar, henüz müjdeyi duymamış kalplere, en ikna edici mesajımız olmaya devam ediyor.
Friday, September 14, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment